Sayın Ertuğrul Önen – DUTIV Dünya Türk İşadamları Vakfı Başkanı

23/03/2010

Ben Dünya Türk İşadamları adını taşıyan bir Vakfın kurucusu ve başkanıyım. Bu nedenle bugün sizlere Vakfımızın uğraş alanını oluşturan yurtdışındaki Türk işadamları varlığından söz edeceğim.

Türkiye dışında faaliyet gösteren işadamlarımızla ilgili tarihçeyi 60’lı yılların başlarına kadar götürmek gerektirmektedir.

2.Dünya Savaşı’ndan çıkan Avrupa’nın batısında yer alan sanayileşmiş ülkelerin ekonomilerini yeniden canlandırırken gereksinim duydukları iş gücünü karşılayan ülkelerden biri de Türkiye olmuştur. İlk ticaret faaliyetleri, bu ülkelere göç eden insanlarımızın öncelikle etnik gereksinimlerini karşılamak üzere gastronomi, gıda ticareti, uçak bileti satışı gibi alanlarda gerçekleştirilmiştir. Bu faaliyetler 70’li yıllarda tekstil ve turizmle yeni boyutlar kazanmış, yetişen ikinci kuşak, başta yaşadıkları ülkelerle anavatanları arasında olmak üzere, toptan ticarete ve dışticarete yönelmişlerdir.

70’li yılların ikinci yarısından itibaren Batı Avrupa’da oluşmaya başlayan bu işadamları çekirdeğine Türk inşaat müteahhitleri, Libya ve Orta Doğu’da üstlendikleri işlerle yeni bir halka eklemişlerdir.

Ancak, esas büyük gelişme, 80’li yılların başından itibaren Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan o güne kadar yürüttüğü ithal ikameci, kapalı ekonomi modelini terk ederek dışa açık liberal bir ekonomi politikası izlemeye karar vermesinden sonra olmuştur. Bu dönemde Türkiye’nin sanayileşmesinde ve dışticaret hacminde önemli gelişmeler izlenmiştir. Bu gelişmelere paralel olarak Türkiye’deki işadamlarımızın yurt dışında büro, şube açmaları, şirket kurmaları ve yeni inşaat projeleri üstlenmelerine yönelik faaliyetlerinde önemli bir hızlanma yaşanmıştır. Keza, yurt dışında yerleşik vatandaşlarımızın içinde girişimcilerin sayısının oransal olarak artarak bu ülkelerde yaşayan diğer azınlıklardaki oranlara yaklaştığını, bunların ticari faaliyetlerinde çeşitlenmeler olduğunu ve ana vatanlarında sanayi yatırımları yaparak, sanayici niteliği de kazandıklarını görmek mümkündür.

Bu dönem artık, örgütlenme döneminin de başladığı yıllardır. Yurt dışında yerleşik insanlarımız, doğup büyüdükleri kentler veya dostluk ve kültür bazında kurdukları derneklere ilaveten, mesleki örgütler ve sanayici ve işadamları dernekleri kurarak da karşımıza çıkmaktadırlar.

Türkiye, Dünya Ticaret Örgütü’nün kurucu üyesi olarak ve Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’ni gerçekleştirdikten sonra tam üyelik müzakerelerine geçerek liberal ekonomi modeli seçimini küresel boyutta da pekiştirmiştir. Bu koşullarda yurt içinden dışa açılan ve dışarıdan ana vatanlarına el uzatan girişimcilerinin çabaları ile liberal ekonomi politikalarının uygulamaya geçildiği 80’li yılların başlarından 2007 yılı sonuna kadar Türkiye:

– İhracatını 2,9 milyar ABD dolarından 107,2 ABD dolarına çıkararak 37 kat,
– İthalatını 7,9 milyar ABD dolarından 169,9 milyar ABD dolarına çıkararak 21,5 kat,
– Dışticaret hacmini 10,8 milyar ABD dolarından 277,1 milyar ABD dolarına çıkararak 25,6 kat arttırmış,
– Milyon dolarlar düzeyindeki yurt dışından alınan inşaat taahhüt işlerini 2007 itibariyle 17 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştırmış, keza
– Turizm gelirlerini de günümüzde 20 milyar ABD dolarlık bir seviyeye ulaştırmıştır.

Son beş yılda Türkiye’deki siyasi ve ekonomik istikrar sayesinde Türk ekonomisinin kronik hastalığı olan enflasyonun, çift haneli rakamlardan tek haneli rakamlara çekilmesi, beraberinde ekonominin rahatlamasını getirmiştir. Ülkemizin ekonomi mevzuatı, dışticaret mevzuatı itibariyle dünyadaki en liberal kuralları uygulaması, keza döviz rejiminin tamamen serbestleştirilmesi Türkiye’ye yabancı sermaye girişini de tetiklemiştir. Bir milyar dolar dolaylarında olan yıllık yabancı sermaye giriş ortalamasının, yılda 20 milyar dolarlık bir düzeye yaklaşması bu gelişmenin en güzel kanıtıdır. Türkiye’nin büyük ve cazip bir iç pazara sahip olmasının yanında, merkezinde bulunduğu bölgenin avantajları ve sunduğu üretim imkanlarıyla bunu hak ettiğini düşünmekteyiz. Yabancıların, Türkiye’de yapılan özelleştirme hareketine olan büyük ilgileri, Türk şirketleriyle yeni joint-venture oluşumları meydana getirmeleri, dünya ekonomisinin globalleşmesinin Türkiye’nin liberal ekonomi politikalarıyla örtüşmesinin bir sonucudur.

Bugün dünya koşullarını tanıyan, dünyanın her yerinde kendisini evinde gibi hisseden, genç, dinamik ve rekabetçi bir girişimci sınıfın katkıları ile yukarıda değindiğimiz gelişmelerin ve başarıların ivme kazanarak devam edeceği ve bu insanlarımızın ana vatanlarıyla yaşadıkları ülke arasında sağlam bir bağ oluşturacağı, Türk toplumunun beklentisidir.

İşte bu gelişmelerde önemli katkıları bulunan yurt dışındaki işadamlarımızı kamuoyumuza, özellikle Türk kamu otoritelerine daha iyi tanıtmak ve bu yönde bilinç yaratmak amacıyla onları periyodik dönemlerde Dünya Türk İşadamları Kurultayı ismi altında Türkiye’de bir araya getirmek düşüncesiyle yola çıkılmıştır. İlk kez 1996 yılı Şubat ayında Dünya Türk İşadamları I.Kurultayıyla başlangıç yapılmıştır. Her iki yılda bir tekrarlanan ve altıncısı 2006 yılında yapılan Kurultaylar Cumhurbaşkanlarımızın ve Başbakanlarımızın himayesine alınmış, Hükümet üyelerinin, üst düzey ekonomi bürokrasisinin ve tüm Türk iş dünyasının ve medyasının ilgi odağı haline gelmiştir. Heyecan ve özlem gidermenin ötesinde ve bir dayanışma ortamı yaratma özelliğinin dışında, önemli bir ekonomik kongre olma niteliği de kazanan bu Kurultaylara bugüne kadar yaklaşık 9.000 girişimcimiz katılmış, 700’e yakın konuşmacının yer aldığı 120 sektörel toplantı yapılmış; bunların yanında Kurultaylar, ikili iş görüşmeleri, enformasyon ve tanıtım olanakları ile dünyanın altmışa yakın ülkesinden, hemen tüm kıtalarından ve yurdumuzun tüm kentlerinden girişimci yurttaşlarımızı çatısı altında toplayan bir platform olmuştur.

Yapılan bir araştırmaya göre, 2010 yılında yalnızca Avrupa’daki iş adamlarımızın sayısı 150.000’e ve yaratacakları istihdam bir milyon kişiye, ciroları da 130 milyar Euro’ya ulaşacaktır. 27 ülkeli Avrupa Birliği içerisinde beş milyonu aşkın Türk asıllı göçmen ve/veya Avrupa Birliği yurttaşı yaşamaktadır. Bu birçok AB üyesinin nüfusundan büyük bir topluluktur. Dolayısıyla Türkiye-AB ilişkileri zorunlu olarak bu iç-içeliğin koşul ve etkileri altında sürdürülecektir. Kanaatimizce yaşadıkları ülkelerle ana vatanlarının kültürlerini, kurallarını ve dillerini özümsemiş toplumun en aktif kesimi olan girişimcilerimizin iki yönlü katkılarıyla Türkiye-AB ve özellikle AB içinde Türk nüfusun yoğun olduğu Hollanda gibi ülkelerle ekonomik ilişkilerimizin çok daha iyi noktalara taşınması mümkündür. Nitekim, yaşadıkları ülkelerin deneyimlerini ve imkanlarını ana vatanlarına sunma arzusu veya ana vatanlarının verdiği fırsatları yaşadıkları ülkelerdeki girişimci çevreleriyle birlikte değerlendirme düşüncesinin yeni ufuklar açtığına çok sayıda örnekle tanık olmaktayız.

İtalya’dan göç eden İtalyanların, dünyanın değişik yörelerine yerleşen Çinlilerin, Hintlilerin kendi ana vatanlarına ve bunun yanında yaşadıkları ülkelere yaptıkları olumlu katkıların benzerlerini yurt dışındaki Türk girişimcilerinin de iki yönlü olarak yapmakta olduklarını görmekteyiz. Hollanda’da, Almanya’da ve Türk nüfusun bulunduğu diğer ülkelerdeki Türk nüfus aynı zamanda sizin hemşerilerinizdir. Bunlardan önemli bir bölümü aynı zamanda sizin vatandaşlarınızdır. Dolayısıyla, övünçle söz ettiğimiz bu girişimci topluluğu, sizin de bir parçanızdır. Şimdi bize düşen, her iki tarafın refahına, yaşam kalitesine katkıda bulunmaları için bu insanlara ortam hazırlamak ve onları yüreklendirmektir.

Sayın C.W.M.H. Schoenmakers – VNO-NCW west Başkanı

23/03/2010

De tweede Economische Topbijeenkomst 9 februari 2008 te Maastricht

14.20 – 14.40 uur:
‘Wat is de visie van de Nederlandse banken over nieuw ondernemerschap?’
Spreker: C.W.M.H. Schoenmakers MBA, voorzitter VNO-NCW West

NIEUW ONDERNEMERSCHAP

We zijn hier vandaag bij elkaar om het te hebben over kansen. Kansen voor ondernemerschap, kansen voor ambitie. VNO-NCW en ING (Bank) geloven in ondernemerschap, in ambitie en daarom hebben wij ons hieraan verbonden.

Wij vinden ondernemerschap voor Nederland van groot belang. Het is de kurk waarop onze samenleving drijft. Onze samenleving verandert en het is dus niet verbazend dat ook het ondernemerschap verandert. Allochtoon ondernemerschap, etnisch ondernemerschap, is een voorbeeld van nieuw ondernemerschap. In 2004 heeft VNO-NCW de term ‘Nieuw Ondernemerschap’ geïntroduceerd om een einde te maken aan stigmatiserende benamingen als allochtone en etnische ondernemers. Want boven alles is etnisch ondernemerschap gewoon ondernemerschap. En dat kunnen we in Nederland goed gebruiken. Méér ambitie, durf, inzet en doorzettingsvermogen.

Het aantal niet-Nederlandse bedrijven is afgelopen jaren sterk gegroeid. Hun deelname aan de economie wordt steeds groter. In Nederland is nu een op de acht ondernemers van niet-Nederlandse achtergrond (in aantallen 122.000). Deze groei zal ook de komende jaren doorzetten. De ambitie om te ondernemen is bij etnische bevolkingsgroepen vaak zelfs groter dan bij autochtonen. Steeds meer autochtone Nederlanders kiezen de veiligheid van het werknemerbestaan en beginnen niet aan een eigen bedrijf. Veel familiebedrijven gaan, bij gebrek aan opvolging vanuit de eigen familie, over in handen van een nieuwe ondernemer. Volgens cijfers van het ministerie van Economische Zaken nemen bovendien de overlevingskansen van de nieuwe starters toe. In 2001 ging nog rond de 30% van de allochtone starters binnen een jaar failliet, nu is dat percentage gedaald naar 17%.

Gezien de vergrijzing van de autochtone bevolking en de veranderde bevolkingssamenstelling, vooral in de grote steden, zal deze trend zich in de toekomst onverminderd voortzetten. De verwachting is dat er de komende acht jaar 120.000 nieuwe ondernemers nodig zullen zijn: zoveel mensen stoppen de komende jaren en zoeken een opvolger voor hun bedrijf. Voor een goede overdracht is ongeveer drie jaar nodig. Er zal in Nederland de komende jaren dus flink moeten worden geïnvesteerd in het overdragen van ondernemerschap. Dat stelt eisen aan de kwaliteit en vooral de professionaliteit van dit proces, maar ook van het ondernemerschap als zodanig.

Die professionalisering is van levensbelang. Want naast de succesverhalen zijn er nog teveel ondernemers die er niet in slagen het eerste jaar door te komen. Teveel startende ondernemers gaan onvoorbereid, onvoldoende opgeleid en vaak lichtzinnig te werk. Daardoor struikelen velen of blijft hun inkomen onder de maat. Bovendien moet het nieuwe ondernemerschap uit de welzijnssfeer komen. Ondernemerschap hoort daar niet in thuis. Het stimuleren en professionaliseren van nieuw ondernemerschap stelt dan ook nieuwe eisen aan het politieke beleid.

Ook de overschakeling van kleinschalig ondernemerschap naar grootschalig ondernemerschap is van groot belang voor het volwassen worden van het nieuwe ondernemerschap.
Er is wat dat betreft wel al vooruitgang geboekt. Tien jaar geleden dacht men bij allochtone ondernemers nog uitsluitend aan kleine bedrijven, die zich voornamelijk bezighielden met de eigen bevolkingsgroep. Iedereen kent de voorbeelden van de bakker, de slager of de eettent. Tegenwoordig bedienen allochtone ondernemers een veel grotere klantenkring en zijn zij actief op allerlei markten. Zeker ondernemers van de tweede generatie voelen zich niet gebonden aan traditionele branches en kiezen steeds vaker voor de zakelijke dienstverlening en hoogwaardige producten en diensten als advies, onderzoek en communicatie.

In het stimuleren van deze positieve ontwikkeling is een belangrijke taak weggelegd voor het onderwijs. Ondernemerschap zit in je bloed maar kun je ook leren
. Doordat ondernemerschap nauwelijks een aandachtspunt is in het onderwijs, worden weinig jongeren geprikkeld om als ondernemer aan de slag te gaan. Zoals de SER twee jaar geleden al bepleitte moet de aandacht voor het ondernemerschap in het initiële onderwijs vergroot worden. Van belang is dat leerlingen vaardigheden herkennen en ontwikkelen die bruikbaar zijn in het ondernemerschap en worden getraind in het zelfstandig aanpakken en oplossen van problemen. Ook scholingsinstellingen kunnen een belangrijke rol spelen. Rotterdam is een goede uitzondering met ondermeer de Albeda Ondernemersschool.


Waarom zouden we investeren in kwaliteit en professionaliteit van het nieuwe ondernemerschap?

Nieuw ondernemerschap heeft veel positieve effecten.

Allereerst is het, zoals al het ondernemerschap, van groot belang voor de Nederlandse economie. Het biedt werkgelegenheid, niet alleen aan hoog- maar ook aan laaggeschoolden. Aangezien veel nieuwe ondernemers in de grote steden in de Randstad te vinden zijn heeft het nog een specifiek positief effect op de lokale stadseconomie. Dit effect is het best zichtbaar in de achterstandswijken in de grote steden waar autochtone ondernemers hun zaak sluiten vanwege een teruglopende omzet, het ontbreken van een opvolger of door de veranderende samenstelling van de wijken. Nieuwe ondernemers springen vaak in dit gat, nemen zaken over en dragen zo bij aan het behoud en de versterking van de economische structuur van de wijk. Groepen die hier tot nu toe vooral zichtbaar zijn, zijn Chinezen, Hindoestanen, Surinamers en Turken. Op die manier dragen nieuwe ondernemers met hun bedrijven bij aan de verdere integratie van allochtonen en versterking van de lokale en regionale economie. Het is te hopen dat andere nieuwe groepen binnen afzienbare tijd net zo goed zichtbaar zullen zijn in deze economische structuur.

Ook betekent nieuw ondernemerschap een verrijking van het stedelijke bedrijvenaanbod dat momenteel nogal tot filialisering neigt.
Nieuwe ondernemers zullen steeds meer marktaandeel onder de Nederlandse bevolking krijgen. Voor veel nieuwe ondernemers geldt dat zij hun assortiment aanpassen aan de klanten die de bedrijven bezoeken. Hoewel ze nu nog veel in aparte wijken gevestigd zijn is het niet onwaarschijnlijk dat deze bedrijven over een aantal jaren door hun succes ook verschijnen op A-locaties. De verwachting is dat nieuwe ondernemers op den duur zo succesvol worden dat ze volledig zullen integreren.

Daarmee komen we bij het tweede positieve effect van nieuw ondernemerschap. Het heeft een geweldige stimulans voor integratie en inburgering. Die integratie en inburgering is geen eenzijdig proces. Door de komst van nieuwe Nederlanders verkleurt onze samenleving. De migrant wordt een beetje Nederlands en de Nederlander wordt een beetje migrant. Autochtonen ontdekken de islamitische slager en allochtonen ontdekken de Hema. Zo ontstaat er een nieuwe consumentenmarkt met specifieke wensen. Nieuwe ondernemers spelen hierin een belangrijke rol en vormen eigenlijk het voorbeeld hiervan.

Ondanks deze positieve geluiden zijn er nog steeds een aantal remmen op de snelle groei van nieuwe ondernemers.

Veel jonge en kleine bedrijven in Nederland hebben bijvoorbeeld moeite met het aantrekken van externe financiering. Hoofdpunt is dat financiers problemen lijken te hebben om het risicoprofiel van te financieren projecten juist in te schatten. Externe financiers hebben vaak niet zulke gunstige ervaringen met starters. De onbekendheid met nieuwe ondernemers, hun cultureel bepaalde manier van zakendoen en soms ook met hun producten, maakt instellingen extra voorzichtig bij de inschatting van de vooruitzichten van nieuwe ondernemers. Communicatie is daarbij een sleutelwoord.

Naast deze financiële obstakels zijn ook de administratieve en juridische vereisten voor veel potentiële ondernemers geen eenvoudige opgave. Nieuwe ondernemers houden niet altijd voldoende rekening met de vigerende wetten en regels, zodat sommige van hun activiteiten een (semi-)informeel karakter krijgen. De hoeveelheid informatie over wetten regels en eisen stijgt hen veelal boven het hoofd. Ook stimulerende regelingen gaan voor een groot deel aan hen voorbij omdat ze niet of slecht geïnformeerd zijn over de mogelijkheden die speciale krediet- en belastingsregelingen hen kunnen bieden.

De actieve participatie aan ondernemersnetwerken kan aan deze belemmeringen een einde maken.
Ons land heeft een rijke traditie van samenwerking tussen ondernemers. Die samenwerking heeft betrekking op onderlinge leveranties en kennisuitwisseling, maar ook gezamenlijke belangenbehartiging, netwerken en professionalisering. Deze samenwerking heeft bijgedragen aan een efficiënt productiesysteem, resultaatgerichte ondernemingen, internationalisatie en toenemende professionalisering van ondernemers. Dat is dus precies het steuntje in de rug dat nieuwe ondernemers nodig hebben.

Het is dan ook opvallend dat nieuwe ondernemers aan dat systeem nauwelijks deelnemen. Men werkt samen met ondernemers uit de eigen kring, maar is nauwelijks lid van lokale ondernemersverenigingen, brancheorganisaties en werkgevers-verenigingen, of vertegenwoordigd in het bestuur van een kamer van koophandel. Daardoor klinkt hun stem onvoldoende door in het beleid van deze organisaties en van de overheid.
Ook nemen allochtone ondernemers niet of nauwelijks deel aan franchiseformules en winkelketens. Dit is zorgwekkend aangezien het belang voor ondernemers om samen te werken met toeleveranciers en afnemers in hoog tempo toeneemt. De franchiseformule kan een oplossing bieden voor een aantal belangrijke knelpunten waar nieuwe ondernemers tegenaan lopen zoals gebrekkige managementvaardigheden, entreeproblemen in bepaalde branches en een tekort aan gunstige locaties.

Op initiatief van de ministeries van Economische Zaken, Justitie, Sociale Zaken en Werkgelegenheid, Onderwijs, Cultuur en Wetenschappen en Volksgezondheid, Welzijn en Sport werd samen met VNO-NCW het ‘Actieplan Nieuw Ondernemerschap’ gepresenteerd. Dit actieplan heeft tot doel het nieuwe ondernemerschap te versterken door enerzijds te proberen de barrières voor nieuwe ondernemers weg te nemen, en door anderzijds de positieve bijdrage die nieuwe ondernemers leveren aan het ondernemerslandschap in Nederland voor het voetlicht te brengen.

VNO-NCW heeft een duidelijke visie op nieuw ondernemerschap: hun deelname aan de netwerken en activiteiten van VNO-NCW (en andere organisaties) is cruciaal voor de toekomst van Nederland (en van VNO-NCW zelf). Daarom investeert VNO-NCW nadrukkelijk in het verkrijgen van een grotere betrokkenheid van nieuwe ondernemers bij bestaande netwerken. Dat doen wij allemaal vanuit het oogpunt van het bevorderen van ondernemerschap en behartiging van ondernemersbelangen en dat doen we niet vanuit een welzijnssfeer maar wel uit een economisch perspectief en behandel ze als ondernemer want we hebben het over ondernemers.

Voor VNO-NCW is het duidelijk: het nieuwe ondernemerschap waar we het vanmiddag over hebben, zal een hoop perspectieven en oplossingen brengen waar BV Nederland op zit te wachten.

Valkenburg Zirvesi 2007 Sonuç Bildirgesi

23/03/2010

HOLLANDA TÜRK İŞADAMLARI DERNEĞİ

16- 17 Haziran Valkenburg/Hollanda
AVRUPA’DAKİ TÜRK İŞADAMLARI DERNEKLERİ İSTİŞARE TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ

17 Haziran 2007 tarihinde Hollanda Türk İşadamları derneğinin daveti üzerine Hollanda’nın Maastricht kenti yakınındaki Valkenburg kasabasında bir araya gelen Avrupanın çeşitli ülkelerinden Türk İşadamları Dernek temsilcileri yaptıkları istişare toplantısında şu sonuçların üyelerine ve kamuoyuna bildirilmesine kadar vermişlerdir.

Avrupa İşadamları Zirvesi ile ilgili olarak

  1. 2008 yılında 9 ve 10 şubat tarihlerinde Avrupa Birliği imzasının atıldığı Hollanda’nın Maastricht kentinde İkinci Avrupa Türk İşadamları Zirvesi’nin toplanmasına,
  2. Bu zirvenin HOTİAD’ın ev sahipliği ve öncülüğünde aşağıda adı geçen derneklerin desteği ile düzenlenmesine,
  3. Zirvede Türkiye’nin ve Hollanda’nın başbakanlık düzeyinde temsili için girşimlerin yapılmasına,
  4. Avrupa Birliği’nin en üst düzeyde temsil edilmesi için girişimlerin yapılmasına
  5. Türkiye’de mecliste grubu bulunan partilerin başkanlarının katılması için girşimlerin yapılmasına,
  6. Türkiye’den ve Avrupa ülkelerinden Milletvekillerinin kisisel sıfatla katılmalarının özendirilmesine,
  7. Zirvenin hazırlanmasında Başbakanlığa bağlı Hazine ve Diş Ticaret Müşteşarlığı ile işbirliğine gidilmesine,
  8. Avrupa Birliği sınırları içinde yaşayan bütün Türk İsadamları derneklerinin üye ve temsilcilerinin katılması yönünde çaba harcanmasına,
  9. Toplantıya Birliğin üyeleri olan Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan’daki Türk İşadamlarının da katılması yönünde girisimlerin yapılmasına,
  10. Amerika ve Avustralya’dan Türk İsadamları Dernek temsilcilerinin davet edilmesine,

İşadamları dernekleri arasında işbirliği ve iletişime yönelik

  1. Avrupa’nın çeşitli ülkelerdeki Türk İşadamları Derneklerinin kendi aralarında düzenli bir iletişimin ve çesitli alanlarda işbirliği için adınlar atılımasına,
  2. İşadamları dernek başkanlarının yılda iki kez istişare amacı ile toplanmasına,

Türkiye’deki erken seçime yönelik

  1. Aşağıdaki metnin Parti Başkanları, Meclis Başkanlığı, Yüksek Seçim Kurulu ve Türk Medyasına gönderilmesine;

Sayın Yetkili,

Avrupa Birliği ülkelerinde 3,7 milyon Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı yaşamaktadır. Birlik üyeleri içindeki Türk girişimci sayısı 90 bine ulaşmıştır. Bu girişimciler yaklaşık 50 milyar euroluk yıllık ciroları ile bulundukları ülkelerde ciddi bir ekonomik güç ve etki alanı yaratmıştır. Türkiye-Avrupa ilişkilerinde Avrupalı Türk Girişimcilerin ekonomik güçleri ve kurdukları ilişkileriyle edindikleri Avrupalı dostlarının desteği Türkiye için paha biçilmez değerdedir.
Çeşitli Parlamentolardaki Türk kökenli üye sayısı her seçimde daha da artmaktadır. Avrupalı Türkler Sanat ve bilim alanında da sesini duyurmaya başlamıştır.Hiç bir aday ülkenin bu sayıda soydaşı kendisinden önce Birlik üyesi olmamıştı. Hiç bir aday ülke Birlik içinde bu kadar etkin bir partnere sahip değildi.

Aşagıda adı yazılı olan Turk İşadamları Dernekleri olarak Türkiye’de önümüzdeki seçimlerin sonucu ne olursa olsun, hangi parti kazanırsa kazansın ülkeye ve dünyaya hayırlı olmasını diliyoruz. Yeni kurulacak hükümetten Avrupa Birliği ile müzakereleri sürdürmesini, Avrupa’daki Türklerin uluslararası anlaşmalara dayanan haklarının savunmada gereken özeni ve kararlılığı göstermesini bekliyoruz.

Biz Avrupalı Türkler için Türkiye çok önemlidir. 40 yılı aşkın süredir Türkiye ile kıvançta, kederde, zorlukta ve sevinçte bir olduk. Ülkenin kalkınması için her türlü katkıyı yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Çünkü kalkınmıs, refah, güçlü, huzurlu ve insanları mutlu bir Türkiye görmek istiyoruz.

Bununla birlikte ; Avrupa’daki 4 milyona yakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bu seçimlerde de oy kullanamamasını kınıyoruz. Bir kaç gümrük kapısına konan göstermelik oy sandiği ile bu iş geçiştirilemez. Seçilecek yeni Parlamentoyu ilk iş olarak; Türkiye dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının oy hakkını, bulundukları ülkede kullanması icin gereken ne ise yapmaya çağırıyoruz.

Oy kullanmak sadece bir hak değildir. Aynı zamanda bir görevdir. Yetkililerden bu hakkımızı ve görevimizi yerine getirebilmemiz için olanak sağlamalarını istiyoruz.

Hollanda’da yaşayan Iraklılar bile seçimlerde kendi konsolosluklarında oy kullandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin artık bunu yapacak gücü vardır. Bütün parti başkanlarını, meclis başkanını ve Yüksek Seçim Kurulu Başkanını seçimler öncesinde bu konuda görüş bildirmeye çağırıyoruz.

17 haziran 2007, Valkenburg / Hollanda

HOTIAD YONETIM KURULU VE AVRUPA IS ADAMLARI VE DERNEKLERI ADINA
Mehmet Soyturk
Baskan

HOTİAD Genel Başkanı Mehmet Soytürk’ün Konuşması 2007

23/03/2010

Sayın Hotiad üyeleri,

Avrupanın çeşitli ülkelerindeki Türk İşadamları Derneklerinin Sayın Yönetici ve Temsilcileri,
Türk Medyasının Sayın Mensupları

Hollanda Türk İşadamları Derneği HOTIAD’ın düzenlemiş olduğu “İstişare Toplantısına” hoş geldiniz.

Şu an bulunduğumuz Valkenburg kenti Hollanda’nın en eski ve tanınmış turizm beldesidir. Valkenburg aynı zamanda Avrupa Birliği’nin imzalandığı Maastricht kenti’nin en yakın uydusu. Böyle bir kentte siz değerli misafirlerimizi ağarlamaktan dolayı büyük mutluluk duyuyorum.

Bu gün burada şu üç konu ile ilgili istişare etmek amacı ile toplandık.
1.    İkinci Maastricht Türk İşadamları Zirvesine hazırlık
2.    Avrupa Türk İsadamları Dernekleri arasında daha verimli bir işbirliği ve iletişim imkanları nelerdir
3.    Türkiye’de yaklaşan parlamento seçimlerine yönelik Avrupa Türk İşadamları olarak istek ve beklentilerimiz nelerdir

Sayın Davetliler

Önce bir kaç olumsuz gelişmeye işaret etmek istiyorum;
Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki üyelik müzakerelerinde zor bir dönemden geçiyoruz. Bazı konu başlıkları askıya alındı. Bazılarında ise tıkanmalar var.

Diğer yandan; Hollanda’daki son seçimlerde Türkiye’ye ve müslümanlara tepkisi ile tanınan bir parti dokuz milletvekili çıkardı. Almanya’da yabancıları potansiyel suçlu gibi gören bir anlayış, yabancıların parmak izini arşivlemek için adım atıyor. Fransa’da Sarkozy dönemi ilk başta aile birleşimini engelleyici yasalara yöneldi.

Ama çok önemli olumlu gelişmeler de yaşıyoruz;
Hollanda’da bakan düzeyinde yetkili bir devlet sekreterimiz var. Parlamenterlerimiz yanında şimdi bir de Türk asıllı senatorumuz seçildi. Almanya’da Türk asıllı milletvekillerinin sayısında artış görülüyor.

Siyasetteki bu gelişmeler olurken Avrupa’daki Türk nüfus geçen yıldan bu yana bir buçuk milyon kişi daha arttı. Bulgaristan ve Romanya’nın Avrupa Birliğine katılması, bu ülkelerde yaşayan Türkleri direk Birlik vatandaşı yaptı.

Türk girişimci gücü her gün buyüyor

Şu anda Avrupa Birliği ülkelerinde yaklasık 5 milyon 200 bin Türk yaşıyor. Bunun 124 bin 500’ü kendi işinin sahibi. Türk girişimciler her geçen gün hem sayılarını hem de etki alanlarını çoğaltıyorlar. Bu başarımızı burada alkıslıyorum.

Yirmi yıl önce Almanya’da 1,4 milyon Türk yaşıyordu ve Türk işletmeci sayısı da 23 bin civarındaydı. 2006 yılının verilerine göre ise Almanya’da Türk nüfus iki katına çıkarak 2,7 milyon oldu. Girişimcilerimiz ise üç kat artış göstererek 68 bin 300 sayısına ulaştı. Bu işyerlerimizin toplam yıllık cirosu ise 31,6 milyar euroyu bulmuş durumda. Bu işletmeler 340 bin kişiye işyeri imkanı sunuyorlar.

Bir örnek de Hollanda’dan vermek istiyorum:
2006 verilerine göre Hollanda’da 400 bin Türk yaşıyor. 1994 yılında bu ülkede 4 bin işadamımız vardı. 2006 yılı verilerine göre bu sayı 15.000’e çıktı. Başka bir ifade ile Hollanda’daki Türklerin yüzde altısı kendi işinin sahibi. Yani tıpkı Almanya’daki gibi 20 yıl içinde girişimcilerimizin sayısı üç kat arttı. Hollanda’daki Türk girişimcilerinin yıllık toplam cirosu 8,1 milyar eruro’ya ulaşmış durumda. Belçika’da da 4 bin girişimcimiz olduğunu biliyoruz.

Sayın Davetliler,
Sizin de bildiğiniz gibi geçen sene Maastricht kentinde Birinci Avrupa Türk İşadamları Zirvesini gerçekleştirmiştik. Bu zirvede Avrupa’daki Türk Girişimcilerin gücünü ve değerini hem Türkiye’nin hem de Avrupa ülklerinin tam anlamı ile göremediğini, değerlendiremediğini anlatmıştık.

Oysa az önce dile getirdigim veriler, Avrupa’daki Türk Girişimcilerin şaşırtıcı bir hızla artan başarını ortaya koymaktadır. Bu başarı aynı zamanda Türkiye adına da bir başarıdır.
Türk girisimciler, Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında oluşturulan köprünün en önemli ayagını oluşturuyor. Avrupa’da 5,2 milyona yakın Türk asıllı Avrupa Birliği vatandaşı yaşıyor. Hiç bir aday ülkenin bu sayıda soydaşı kendisinden önce Birlik üyesi olmamıştı.

Türkiye-Avrupa ilişkilerinde Avrupalı Türk Girişimcilerin ekonomik güçleri ve kurdukları ilişkileriyle edindikleri Avrupalı dostlarının desteği Türkiye için paha biçilmez değerdedir. Hiç bir aday ülke Birlik içinde bu kadar etkin bir partnere sahip olmadı.

Türk girişimcilerin başarısı aynı zamanda Avrupa’nın da başarısıdır. Hollandalı eski Sosyal İşler Bakanı De Geus yakın zaman önces şu görüşleri dile getirmişti:“Türk girisimciler Hollandalıların cesaret edemediği alanlarda, yüksek rizikoları göze alarak başarı kazanıyorlar. Bu sayede hem işsizlikle mücadelede önemli bir rol oynuyorlar, hem de Ulkemizin rekabet gücüne katkıda bulunuyorlar”.

Değerli Davetliler
2008 yılının şubat ayında Maastricht’te İkinci Avrupa Türk İsadamları Zirvesini düzenlemeyi planımıza koyduk. Az sonra bu konu ile ilgili bilgileri arkadaslarım size sunacak. Ben şu kadarını söylemek istiyorum: Türkiye’nin  Başbakan düzeyinde temsil edildiği bir Zirve yapmak istiyoruz. Bu zirvede Avrupa Parlamentosu da en yüksek düzeyde temsil edilmelidir. Zirve Hollanda’da olduğu için Hollanda da en yüksek üzeyde temsil edilmelidir.

Sizlerin de öneri, görüs ve katkılarınız ile bu çalışmanın en yüksek düzeyde başarı ile tamamlanacagina inanıyorum. Bu zirve hem Avrupa Türk iş adamlarının gücünü ortaya koyacaktır. Hem de İşadamları dernekleri arasında iletişim ve işbirliği için güçlü bir örnek teşkil edecektir. Ama bu yetmez. Avrupa’daki İşadamları derneklerimizin daha yakın iletişime ve iş birliğine ihtiyacı var. Bunun nasıl olması gerektiği üzerine bu günden başlayarak düşünmeliyiz.

Değerli davetliler
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Türkiye’de önümüzdeki seçimlerin sonucu ne olursa olsun, hangi parti kazanırsa kazansın ülkeye ve dünyaya hayırlı olmasını diliyorum.

Biz Avrupalı Türkler için Türkiye çok önemlidir. 40 yılı aşkın süredir Türkiye ile kıvançta, kederde, zorlukta ve sevinçte bir olduk. Ülkenin kalkınması için her türlü katkıyı yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Çünkü kalkınmıs, refah, güçlü, huzurlu ve insanları mutlu bir Türkiye görmek istiyoruz.

Bununla birlikte ; Avrupa’daki 4 milyona yakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bu seçimlerde de oy kullanamamasını kınıyoruz. Bir kaç gümrük kapısına konan göstermelik oy sandiği ile bu iş geçiştirilemez. Seçilecek yeni Parlamento’yu Türkiye dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının oy hakkını, bulundukları ülkede kullanması icin gereken ne ise yapmaya çağırıyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin artık bunu yapacak gücü vardır. Bütün parti başkanlarını bu konuda görüş bildirmeye çağırıyorum.

Sayın davetliler,
Katkılarınızla verimli bir gün gecireceğimize inanıyorum. Toplantımıza katılarak bize güç verdiniz, kıvanç verdiniz. Hotiad Yönetim kurulu adına bu nedenle, kendim adına da beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Mehmet Soytürk
Hollanda Türk İşadamları Derneği HOTİAD
Genel Başkanı

Valkenburg/Hollanda
17 haziran 2007

Maastricht Zirvesi 2009

23/03/2010

Avrupa’da Türk işçileri yarım yüzyıla yakın bir geçmişe sahiptir. Bu zaman zarfı içerisinde işçilik ile başlayan yolculuk Türklerin yapısında taşıdığı girişimcilik ruhu ile işveren statüsüne dönmek suretiyle devam etmektedir. Bu girişimcilik ruhu sayesinde Avrupa’daki Türklerin konumu ve gücü hem Avrupa ülkelerini hem de Türkiye’yi şaşırtacak bir boyuta ulaşmıştır.

Günümüzde Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yüzlerce sektörde, yüz bine yakın Türk iş adamımız yüz binlerce işçi çalıştırmakta ve milyarlarca Euro ciro yapmaktadırlar. Bu rakamlar da gösteriyor ki; Avrupa’da Türk iş adamları olarak ciddi bir güç haline geldik. Ama bu yetmez.

Daha bir çok alanda yeni atılımlarımızla gücümüze güç katmalıyız. Bunun için daha yakından tanışmalı ve ortak hedefler etrafında güçlerimizi birleştirmeliyiz.

Bunun yanı sıra içinde bulunduğumuz ülkelere ve Türkiye’ye karşı olan sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Bu sorumluluklarımızın başında Avrupa’da toplumumuza genel bakış açısını yükseltmeye çalışmak ve Türkiye’nin Avrupa`ya dönük (Avrupa’daki) yüzü olmanın hakkını vermek gelmektedir.

Yaşlanan nüfus ile gerileyen Avrupa ekonomisine içinde yaşadığımız bu toplumun bir parçası olarak daha fazla nasıl katkı sağlayabiliriz? Genç girişimcilere bu konuda nasıl öncülük yapabiliriz? Üniversite çağındaki gençlerin eğitimleriyle birlikte ticarete yönlendirilmelerinde rolümüz neler olabilir? AB’ye giriş sürecinde birlik üyesi ülkelerin kamuoyunun Türkiye’ye bakış açılarının olumlu olması yönünde üzerimize düşen görevler nelerdir ve bunları nasıl birlikte yerine getirebiliriz?

Ve içinde bulunduğumuz dönemde yaşanan global ekonomik krizin Avrupa’daki işverenlere yansıması nedir ve bu krizi başarılı bir şekilde atlatabilmek için nelere dikkat etmeliyiz gibi sorulara bu zirvede birlikte yanıt bulmaya çalışacağız. Ayrıca oluşturulacak olan çalışma gruplarında AB fonlarından iş adamlarının nasıl yararlanabilecekleri, izlenecek usül ve yöntemlerin neler olduğu hakkında detaylı bilgiler verilecektir.

Yukarıdaki amaçları gerçekleştirmek ve Avrupa’daki gücümüzü geliştirmek için Avrupa ülkelerine ve Türkiye’ye yönelik görev ve beklentilerimizi ele alacağımız “III. Avrupa Türk İş Adamları Maastricht Ekonomi Zirvesi’ni 25-26 Nisan 2009 tarihinde Hollanda’nın Maastricht kentinde Avrupa Birliği yolunda üyelik açısından ekonomik kriterlerin karara bağlandığı Maastricht Eyalet Meclis Binası’nın Parlamento Salonu’nda düzenliyoruz.

Türkiye, Hollanda ve diğer AB üyesi hükümet yetkililerinin en yüksek düzeyde katılacağı zirvemize Avrupa’daki tüm iş adamlarımız ve kurum yöneticileri davetlidirler.

Mehmet Soytürk
HOTİAD Yönetim Kurulu Başkanı